Kırım Tatar Milli Meclisi ve şahsım adına birlik ve dayanışmanın geliştirilmesi konularını gündeme getiren bu çok önemli “Dünya Türk Forumu” katılımcılarını selamlıyorum. Ünlü Türk siyasetçiler, sivil toplum aktivistleri, bilim adamları ve SSCB’nin dağılmasından sonra kalkınmaya başlayan sivil toplum teşkilatları bu sürece önemli katkıda bulunuyorlar.
Bugün, önde gelen birçok araştırmacı ve tarihçi, Türk dünyasının objektif olarak insan medeniyetinin tarihinde gelişim ve barışın korunmasında önemli ve olumlu faktör olduğuna dikkat çekiyor. Günümüzde Türk dünyasının çok zor durumda olması Avrasya bölgesinin tarihi ve özellikle Rusya İmparatorluğunun oluşması ile sıkı şekilde bağlıdır. Geçmişte Rusya, bu bölgede büyük toprakları zaptederek, inanılmaz bir zulüm ve gaddarlıkla Türk halklarının devletlerini yok ederek bu halkların gelişimini aksattı. Rusya İmparatorluğun’daki sosyal ve siyasi çalkantılar, bu halkların geleceğine trajik şekilde yansıdı.
Ancak fikrimizce, özellikle, kendi halkına karşı uyguladığı geniş, sistemli ve insanlık dışı baskılarla bilinen Stalin’in yönetimi zamanında Sovyet Rusyası komünist rejimi dönemi, Türk toplumu için en trajik imtihan oldu. Manevi dünyamız, kültür abideleri ve tarihimizi yok etmek için işlenen suçun boyutları ise çok ağır ve telafisi olmayan kayıplara yol açtı. Rejimden dolayı toplu açlıkların meydana gelmesi, halkların ana topraklarından sürgün edilmesi ve soykırıma uğratılması nedeniyle milyonlarca Türk hayatını kaybetti. Bunların arasında 1944 Mayıs ayında Kırım’dan sürgün edilen, sürgün sonucu nüfusunun %46,2’sini kaybeden Kırım Tatar halkı da bulunuyor.
Sovyet döneminde; önce Arap alfabesinden Latin alfabesine, daha sonra ise Latin alfabesinden Kiril alfabesine geçişi zorunlu kılan Türk halkları yazılarına uygulanan reform tarihi alanında özel araştırılmaların yapılması gerekiyor. Latin alfabesine geçiş, reformların somut bir şekilde gerektirdiği ve Türk halklarının uluslararası toplumla bütünleşmesi amacına yönelik bir girişimken, Kiril alfabesine geçiş kararının tek amacı, Sovyetler Birliği’ndeki Türk halklarının asimilasyonu ve yozlaşması sürecini hızlandırmaktı. Arap alfabesinde olan yazılı kültürel ve tarihi abidelerimizi yok etmeye yönelik yapılan bu suç eyleminin sonucunda Türk dünyasının büyük bölümü sadece bin yıllık tarihi ve kültüründen değil, birçok dış ülkede yaşayan diğer kısmından da uzak kaldı.
Son asırların ve özellikle 20. yüzyılda meydana gelen tüm bu olaylar nedeniyle Türk dünyası feci duruma düştü. Onun varlığı hakkında insanlık neredeyse unuttu, o sadece çok dar türkologlar çevresi tarafından inceleniyordu. Bu dönemde Türkler genellikle Müslüman dünyasının bileşeni olarak kabul ediliyordu. Geniş kamuoyu ise, bugün bile tek ortak noktaları İslam olan, ancak farklı etnik, kültürel ve manevi kökene sahip Türk ile Arap dünyası arasındaki sınırı göremiyor. Tüm bunlardan ötürü Türk dünyası, geleneksel olarak en önemli rollere sahip olduğu dünyanın jeopolitik sahnesinin dışında bırakıldı.
Ancak 1991 yılında SSCB’nin dağılmasından ve bir sıra bağımsız Türk devletlerinin, milli oluşumların meydana gelmesinden sonra, Türk dünyasının yeniden canlanacağı ümidi doğdu bizde. Bugün Türk dünyasının, Cadidizm hareketinin kurucusu, aydın İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde, İşte birlik!” sloganı altında yeniden birlik ve beraberlik olmaya gayret ettiğini kaydetmek mümkün. Bu formulün felsefesi, 20 yüzyılda birçok ünlü insanın biçimlenmesine yardımcı oldu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ise bunun en güzel örneğini oluşturuyor. Eski SSCB’de en eski milli-demokratik hareketlerden biri olan ve şiddetsizlik ilkesine dayanan Kırım Tatar milli hareketi de bu sloganın etkisi altında gelişti.
Kırım Tatar halkının vatan Kırım’a dönüş hareketi, SSCB’nin dağılmasından çok önce, Sovyet İmparatorluğu döneminde Türk cesareti, dayanıklığı ve özveri niteliklerini en iyi şekilde gözler önüne serdi. Ahıska Türklerinin Gürcistan’a dönüş mücadelesi, ya da Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin milli hakları için verdiği mücadele gibi bizim milli hareketimiz de, günümüz Türk dünyası ve onun içeriği hakkında olumlu intibanın doğmasında yardımcı oldu.
Kırım Tatar Milli Meclisi, Türk halklarının birleşmesi ile ilgili sorunların çözüme kavuşturulması konusunda katkıda bulunmaya ve toplumsal inisiyatifin geliştirilmesi ile ilgili geniş deneyimini kullanmaya hazır olduğunu ifade etmektedir. Bu deneyim sayesinde günümüzde Kırım’da 250 delegeden oluşan, 33 üyelik Kırım Tatar Milli Meclisi’nin seçildiği Kırım Tatar halkı Kurultayı tarafından temsil edilen milli özyönetim sistemi faaliyet göstermektedir.
Kırım Tatar Milli Meclisi, 1992 yılından beri Avrupa Azınlıkları Federal Birliği (Federal Union of European Nationalities (FUEN) ve 1992 yılında kurulan, BM’de istişari oy hakkına sahip Temsil Edilmeyen Milletler ve Halklar Örgütü’nün (UNPO) kurucularından biridir. Bugün KTMM, 1999 yılında Ukrayna Cumhurbaşkanı kararı ile kurulan Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Kırım Tatar Temsilciler Kurulu’nu da oluşturmaktadır. Ayrıca istikrarlı şekilde gelişen bağlarımız, BM, AB, AKPM, AGİT gibi uluslararası teşkilatlar ile bağlantılarımız var, ve biz, Türk dünyasını birleştirme hareketine söz konusu teşkilatlarla bağlarını pekiştirme konusunda yardımcı olabiliriz.
Kırım’a dönmek isteyen yaklaşık 150.000 soydaşımızın orta Asya’daki Türk devletlerinde yaşamaya devam etmesine rağmen, Kırım Tatar halkının 1944 sürgününden beri gösterdiği toplumsal inisiyatif ve milli hareket sayesinde halkın büyük kısmı bugün BDT ülkelerinden vatan Kırım’a geri döndü.
Türk dünyasının günümüzdeki durumunu değerlendirirken, onu pasif durumda tutan ve jeopolitikte aktif konuma yerleşmesini engelleyen bazı olumsuz noktalara dikkatinizi çekmek istiyorum. Maalesef bugün Türk dünyasında dayanışma konularına karşı tutum gereken düzeyde değildir. Bu, özellikle Türk halklarının temsilcileri olan Uygurların zarar gördüğü Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesinde bu yaz meydana gelen kanlı olaylar sırasında gözlendi.
Söz konusu olaylara bir tek Türkiye sert tepki gösterdi ve kınadı. Kırım’da Kırım Tatar Milli Meclisi Divan Kurulu, 17 Temmuz 2009 yılında konuyla ilgili bildiri kabul etti, Kiev’de Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ukrayna Büyükelçiliği önünde Kırım Tatarları, Çin’in Uygur halkına karşı uyguladığı baskı ve şiddete karşı miting düzenledi.
Bugün bu forumda; iç diyalogumuzu belirleyecek insani değerler, demokrasi, insan haklarına saygı ilkelerine dayanarak, ortak Dünyamız için gerekli olan Türk halkları arasındaki ilişkilerin konseptini belirlemeliyiz.
Bu nedenle Kırım Tatar Milli Meclisi’nin tutumuna dikkat çekmek istiyorum:
-İnsan haklarına saygı ve demokrasi ilkelerine bağlılığını tasdikleyerek ortak Türk dünyamızın birlik olması yönünde çaba sarfeden farklı hareket, etnik gruplar, devletler, milli oluşumlar ve Türk halklarının toplumsal inisiyatif hareketini destekliyoruz.
-Türk devletlerinin inisiyatifi ile kurulan Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi’ni (TÜRKSOY) ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlementer Asamblesi’nin olumlu faktör olduğu kanaatindeyiz ve söz konusu kuruluşlarda aktif şekilde iştirak etmeye hazırız.
-Birleşmiş Milletler (BM) Tüzüğü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Helsinki Nihai Senedi belgelerini kılavuz edinerek devlet başkanları zirvelerini organize eden Türk devletleri Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan’ın çabalarını Türk dünyasının birliğinin gelişmesine yapılan çok büyük bir katkı olarak değerlendiriyoruz.
- Karşılıklı saygıya, hoşgörüye, demokratik değerlere dayanan ve her türlü ideolojik komplekslerden arınmış eşit ilişkiler, hareketin temel ilkelerini oluşturmalı;
- Hareket siyasileştirilmemiş olmalı, ancak aynı zamanda da layık olduğu yere gelmek ve uluslararası kamuoyunun desteğini almak için dayanışma gösterebilmeli ve dünyada meydana gelen tüm önemli olaylara karşı tepki verebilmelidir.
Tüm bunlar bize; nerede yaşarlarsa yaşasınlar Türk halklarının günümüzdeki durumunu inceleyerek ve Birleşmiş Milletler Tüzüğü, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile Helsinki Nihai Senedi hedef ve ilkelerince belirlenen hakları ihlal edilen her halkın durumu ile ilgili konuları ve sorunları sınıflandırmak süretiyle analiz ederek, Türk dünyasının günümüz durumu ve sorunları hakkında genel bir formül geliştirme imkanı sağlayabilir.
Konferans adına Türk devletleri başkanlarına, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesine bağlı olarak Türk dünyasındaki durumu gözlemleyecek Daimi Türk Halkları Forumunun organize edilmesi için başvuruda bulunmayı öneriyorum.
Tüm bunların aşağıdaki ilkelerden yola çıkarak gerçekleşetirilmesini öneriyoruz:
-“Türkün gelişim meselesi- Türk Dünyasının ortak sorunudur”;
-“Türk dünyasında büyük ya da küçük sorun yoktur, hepsi aynı ve çözülmesi gerekiyor”.
Ali HAMZİN
Kırım Tatar Milli Meclisi Dış İlişkiler Departmanı Başkanı,
Dünya Kırım Tatar Kongresi Koordinasyon Kurulu Üyesi